Summary
Introduction: The prevalence of hospital-acquired or healthcare-associated infections (HAI) varies from country to country even between different units of the same hospital. By the help of prevalence studies, HAI rates can be demonstrated in a wider perspective and, based on these data; infection control measures may be reevaluated. In this study, we investigated the HAI prevalence in hospitalized patients on 23 December 2013 at our tertiary-care educational hospital.
Materials and Methods: On 23 December 2013, patients diagnosed with HAI (by using Centers for Disease Control and Prevention criteria) by infectious diseases and clinical microbiology specialists in our 1850-bedded (including 1.516 adult, 334 pediatric and a total of 328 intensive care unit beds) tertiary-care hospital, were evaluated in terms of underlying disease, risk factors, implementation initiatives, focus of infection and causative microorganisms.
Results: The number of patients hospitalized on 23 December 2014 was 1.470, the prevalence of HAI was found to be 7.21%. The most common type of HAI was pneumonia followed by urinary tract infection, bacteremia, surgical site infections and intra-abdominal infections.
Conclusion: We conclude that repeated HAI prevalence studies at appropriate intervals are very useful for taking effective infection control measures and follow-up of HAI in large hospitals like our tertiary care hospital where active surveillance could not be done in all clinics.
Introduction
Hastane ya da sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonlar (HE) için çoğu zaman kullandığımız “nozokomiyal enfeksiyon” deyimi eski yunancada kullanılan “noso” hastalık ve “komein” bakım kelimelerinden oluşmaktadır. Hastane enfeksiyonunu ilk kez bilimsel yöntemlerle ortaya koyan, 1847 yılında çalıştığı doğum kliniğinde lohusalık humması sonrası gelişen mortaliteye tıp öğrencilerinin otopsi ve vajinal muayeneleri art arda yapmasının neden olduğunu saptayan Prof. Dr. Ignaz Philipp Semmelweis olmuştur[1]. HE tıp alanındaki bütün gelişmelere rağmen varlığını ettirmekte, ciddi bir mortalite ve morbiditeye neden olmakta, hastanede kalış süresi ve sağaltım maliyetlerini önemli derecede arttırmaktadır. HE görülme sıklığı ülkeden ülkeye, hatta aynı hastanenin farklı birimlerine göre değişebilmektedir. Hastane enfeksiyonlarının sürveyansı enfekte hastaların saptanması, enfeksiyon sıklıklarının belirlenmesi ve neden olan faktörlerin ortaya konulmasında yararlıdır. Ancak özellikle büyük hastanelerde hastaya dayalı aktif sürveyans ile tüm hastane çapında sürveyans yapmak çok pratik ve faydalı olamayacağından aralıklı prevalans çalışmaları yapılması önerilmektedir. Nokta prevelansın avantajı hızlı sonuç alınması, daha az zaman alması ve daha ucuz olmasıdır[2]. Nokta prevalans çalışmaları ile hastanelerdeki enfeksiyon sorunu daha geniş bir perspektifte ortaya konabilir ve bu verilere göre etkili enfeksiyon kontrol önlemleri alınabilir. Bu çalışmada 23 Aralık 2013’de hastanemizde yatan hastalardaki HE prevalansı irdelenmiştir.
Methods
Bin sekiz yüz elli yatak kapasiteli hastanemizde (1516’sı erişkin, 334’ü pediatrik, ve toplam 328’i yoğun bakım yatağı), 23 Aralık 2013’de yatmakta olan hastalardan ilgili bölüm enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji konsültan hekimleri tarafından Amerika Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi tanımları[3] kullanılarak HE tanısı konulan hastalar altta yatan hastalıklar, risk faktörleri, uygulanan girişimler, enfeksiyon odakları ve etken mikroorganizmalar açısından sorgulayan bir form ile kaydedilmiştir. Veriler SPSS 20.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir.
Results
Tablo 1: Hastane enfeksiyonu tanısı alan hastaların kliniklere göre dağılımı
HE tanısıyla izlenen hastalar altta yatan ek hastalıklar ve risk faktörleri açısından incelendiğinde ilk sırayı malignite %34,9 (37 hasta) alırken ardından sırasıyla immünsüpresif tedavi %30,2 (32 hasta), nötropeni %21,7 (23 hasta), diyabetes mellitus %19,8 (21 hasta), hipertansiyon %16 (17 hasta), böbrek yetmezliği %11,3 (12 hasta), bilinç bozukluğu %8,5 (9 hasta), travma %4,7 (5 hasta), karaciğer nakli %1,9 (2 hasta), böbrek nakli %0,9 (1 hasta), yanık %0,9 (1 hasta), ve insan bağışık yetmezlik virüsü hastalığı %0,9 (1 hasta) gelmekteydi. HE olan hastalar tıbbi uygulama veya cerrahi girişim gibi risk faktörleri açısından değerlendirildiğinde periferik kateter %74,5, cerrahi operasyon %43,4, santral venöz katater %39,6, idrar sondası %38,7, mekanik ventilasyon %19,8, trakeostomi %17,9, hemodiyaliz %3,8 olguda mevcuttu.
Hastalarda en sık görülen HE tipi pnömoni olup, diğer HE odakları sırasıyla idrar yolu enfeksiyonu, bakteriyemi, cerrahi alan enfeksiyonları ve intraabdominal enfeksiyonlar şeklinde sıralanmıştır (Tablo 2). Hastane enfeksiyonları etkenleri sıklık sırasına göre Escherichia coli ( E. coli) (%21,5), Klebsiella pneumoniae ( K. pneumoniae) (%16,5) ve Acinetobacter baumannii (A. baumannii) (%13,9) (Tablo 3) şeklinde sıralanmıştır. Gram-olumsuz etkenler arasında genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) yapımı sıklığı E. coli kökenlerinde %76,4, Klebsiella spp. suşlarında %76,9 olarak bulunmuştur. Gram-olumsuz etkenler arasında kolistin direnci görülmemiştir. Karbapenem direnci ise A. baumannii için %100, K. pneumoniae için %38,4, Pseudomonas aeruginosa (P. aeruginosa) kökenlerinde %33,3 ve E. coli’de %5,8 idi. HE etkeni olarak izole edilen Staphylococcus aureus kökenlerinde metisilin direnç oranı (MRSA) %50, koagülaz negatif stafilokok kökenlerinde ise %87,5 idi, Enterococcus spp. suşlarında vankomisin direnç oranı %40 olarak saptandı.
Tablo 2: Hastane enfeksiyonu tansısı alan hastaların enfeksiyon odakları
Tablo 3: Hastane enfeksiyonu tansısı alan hastaların enfeksiyon etkenleri
Discussion
Ülkemizde yapılan araştırmalarda üriner sistem enfeksiyonlarının tüm hastane kökenli enfeksiyonların %21-49’unu oluşturduğu bildirilmektedir[8]. Hastane kökenli üriner sistem enfeksiyonları %3 gibi düşük sayılabilecek mortalite oranlarına yol açmakla birlikte tüm diğer hastane enfeksiyonları gibi yatış süresi ve tedavi maliyetlerini arttırmaları nedeniyle önem taşır[9]. Hastane kökenli pnömoni tüm hastane enfeksiyonları arasında ikinci sıklıktadır (%15-20). Buna karşı YBÜ’de en sık hastane enfeksiyonu olması ve özellikle ventilatör ile ilişkili pnömoni mortalitesinin %50’den yüksek seyredebilmesi ciddi bir sorundur[10]. Hastane kökenli pnömoni birçok çalışmada en sık hastane enfeksiyonu olarak belirtilmektedir[11, 12]. Lanini ve ark.’nın[11] 2002-2004 yılları arasında yaptığı çalışmada 9,609 hasta izlenmiş, en sık görülen hastane enfeksiyonları alt solunum yolu enfeksiyonu (%35,8), idrar yolu enfeksiyonu (%23,6), kan dolaşımı enfeksiyonu (%14,0) ve cerrahi alan enfeksiyonu (%12,2) şeklinde gözlenmiştir. Çalışmamızda da en sık görülen hastane enfeksiyonu, pnömoni olup (%23,6, 25 hasta hastane kökenli pnömoni, %10,4, 11 hasta ventilatör ile ilişkili pnömoni), diğer enfeksiyon odakları sırasıyla idrar yolu enfeksiyonu (%23,6, 25 hasta), cerrahi alan enfeksiyonları (%8,5, 9 hasta), bakteriyemi (%6,6, 7 hasta), intraabdominal enfeksiyonlar (%6,6, 7 hasta) şeklinde sıralanmıştır.
Ülkemizde HE etkenleri içinde Gram-olumsuz bakteriler ön sırada yer almaktadır. Sıklıkla etkenler E. coli, P. aeruginosa, K. pneumoniae ve A. baumannii’dir[13-15]. Korten ve ark.’nın[16] 2000-2003 yıllarında yaptığı çok merkezli çalışmada GSBL yapımı oranı E. coli suşlarında %19,5, K. pneumoniae’de ise %48,7 olduğu belirtilmiştir. MRSA prevalansı ise ülkeden ülkeye farklılık göstermekte; Kuzey Avrupa ülkelerinde %1’in altında iken Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Asya ülkelerinde bu oranın %50’lere ulaştığı görülmektedir. Ülkemizin de içinde olduğu bazı çalışmalarda bu oranın %30,9-43 arasında değiştiği bildirilmektedir[17]. Çalısmamızda da en sık rastlanan HE etkenleri E. coli, K. pneumoniae ve A. baumannii olurken, E. coli (%76,4), K. pneumoniae (%76,9) suşlarının yüksek GSBL oranı dikkati çekmektedir. MRSA oranı da (%50) ülkemiz genelindeki değerlere yakın olduğu görülmüştür. Verilerimiz 2012 Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Ağı verileriyle karşılaştırıldığında MRSA ve karbapenem dirençli P. aeruginosa oranlarının üniversite hastaneleri arasında %50-75, ESBL üreten E. coli ve karbapenem dirençli A. baumannii için >%90, vankomisine dirençli enterokok oranının ise %75-90 persantilde olduğu görülmektedir[18]. Mevcut durumda hastalara hastaneye yatış anında yapılan dirençli bakteri sürveyans kültürlerinin geri ödemesinin olmaması, gelir gider dengesi bozulmuş hastanelerce de yapılamaması, ülkemizde multipl dirençli bakterilerle gelişen HE’nin endemik hale gelmesine neden olmuştur. Hastanelerin çok ilaca dirençli HE olgularının izolasyonu için yeterli donanıma (özel oda vs.) ve hemşireye sahip olmaması da durumun kontrolünü zorlaştırmaktadır.
Conclusion
Etik
Hastane genelinde bir günde yapılan bir sürveyans çalışması olması ve çalışmada hastaların kişisel bilglerinin kullanılmaması nedeniyle etik kurul onayı ve yazılı hasta onam formu alınmamıştır.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: Oğuz Reşat Sipahi, Hüseyin Aytaç Erdem, Konsept:Oğuz Reşat Sipahi, Hüseyin Aytaç Erdem, Dizayn: Oğuz Reşat Sipahi, Hüseyin Aytaç Erdem, Veri Toplama veya İşleme: Hüseyin Aytaç Erdem, Oguz Reşat Sipahi, Nurhayat Kepeli, Demet Dikiş, Nilgün Deniz Küçükler, Behiye Aksoy, Nilay Korkmaz, Şükran Akşit Barık,Mehmet Ali Özinel, Feriha Çilli, Bilgin Arda, Sercan Ulusoy, Analiz veya Yorumlama: Oğuz Reşat Sipahi, Hüseyin Aytaç Erdem, Literatür Arama: Oğuz Reşat Sipahi, Hüseyin Aytaç Erdem, Yazan: Hüseyin Aytaç Erdem, Oğuz Reşat Sipahi.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.