Summary
Introduction: Hydatid disease is a zoonotic infection caused by the cestode Echinococcus spp. It is transmitted by ingestion of infectious cestode eggs, especially through dog feces. The two organs most commonly affected are the liver and the lung. In this paper, a series of 15 cases with symptomatic hydatid cysts hospitalized in our clinic and evaluated via consultations are presented.
Materials and Methods: Patients, who were treated with hydatid disease between April 2006 and June 2015, were included in the study. Demographic characteristics, symptoms (fever, abdominal pain, pruritus, weakness, icterus, cough, sputum, nausea-vomiting), signs (hepatomegaly, splenomegaly), radiological-laboratory findings, complications, involvements of other body parts and treatment modalities were evaluated retrospectively.
Results: Ten (66.7%) of the patients were female. The mean age of the patients was 52.3±18.3 year. Twelve (80%) patients had at least one cystic lesion in the liver. Four cases were complicated with a lung cyst, three with spondylodiscitis, three with splenic cyst, two with renal cyst, two with amoebic liver abscess, one with intraabdominal dissemination and one case was complicated with anaphylactic shock. Seven patients (46.7%) had leukocytosis and three (20%) had eosinophilia. All patients received treatment with albendazole p.o 2x400 mg tablets. The mean duration of treatment was 27.4±18.5 weeks.
Conclusion: Hydatid cyst is an infectious disease that may cause severe organ involvement. Patients with hydatid cyst in any part of the body should be checked carefully for other system involvement, including the liver, abdominal and/or retroperitoneal organs.
Introduction
Kist hidatik, Echinococcus granulosus larva formunun yaptığı bir hastalık olup en sık karaciğerde ve akciğerde görülmektedir[1]. E. granulosus’un son konağı köpek, kurt, çakal gibi hayvanlar, ara konağı koyun, sığır gibi otçul hayvanlar ve insanlardır. İnsana bulaş genellikle köpek dışkısı ile kirlenmiş ellerle, besinlerle, köpekle yakın temas sonrası olur[2]. Erişkin halkalarından çıkan yumurtalar sindirim yoluyla alındığında zarfı midede asit ve pepsin aracılığı ile açılır, intestinal mukozadan geçerek portal ven ve lenfatikler aracılığı ile karaciğere, karaciğerdeki sinuzoidlerden geçenler de akciğere ve diğer organlara yayılır[3, 4]. Komplike olmayan hidatik kistler genellikle asemptomatiktir. Semptomlar kistin bulunduğu organa, büyüklüğüne, organdaki yerleşimine bağlı değişkenlik gösterir. Klinik bulgular genellikle komplikasyonlara bağlı görülmekle birlikte, ileri derecede büyüyen kistlerde basıya bağlı semptomlar; öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı görülebilir. Rüptür gelişmesi durumunda öksürükle berrak soğan zarı görünümünde sıvı gelmesi, anafilaksi, ürtiker, bronkospazm, sekonder gelişen enfeksiyona bağlı ateş yüksekliği, balgam çıkarma görülebilir[5]. Kist hidatik tanısında anamnez, serolojik testler [Casoni deri testi, Weinberg kompleman birleşmesi testi, endirekt hemaglütinasyon testi, immünoglobulin G (İg G) Dolaylı enzime-bağlı bağışıklık deneyi (ELİSA), lateks aglütinasyon, immün elektroforez, immün elektroforez, polimeraz zincir reaksiyonu(PCR) gibi nükleik asit tarama testleri] ve direkt grafi, ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi radyolojik yöntemler kullanılır[6-8]. İmmünolojik tanı yöntemleri sadece ilk tanı amacıyla değil, cerrahi veya medikal tedavi sonrası takip amacıyla da kullanılır[7]. Bu yazıda servisimizde yatarak veya konsültasyon yoluyla değerlendirilen kist hidatik olguları retrospektif değerlendirildi.
Methods
Nisan 2006-Haziran 2015 yılları arasında kist hidatik tanısıyla servisimizde yatırılarak ya da konsültasyon yoluyla takip ve tedavi edilen 15 hasta retrospektif değerlendirildi. Demografik özellikler, semptomlar (ateş, karın ağrısı, kaşıntı, kilo kaybı, sarılık, öksürük, balgam, bulantı-kusma), fizik muayene bulguları olarak; hepatomegali, splenomegali, görüntüleme sonuçları, laboratuvar bulguları, komplikasyonları, diğer tutulan bölgeler, tedavi modelleri, medikal tedavi süreleri ve nüks varlığı hastane kayıtlarından kaydedildi.
Results
Tablo 1: Hastalara ait laboratuvar inceleme sonuçları
Tüm olgular albendazol 2x400 mg ağızdan tedavisi aldı. Ortalama tedavi süresi 27,4±18,5 haftaydı (minimum=12, maksimum=80 hafta). Dört olguda akciğer kisti, üç olguda dalak kisti, üç olguda spondilodiskit, iki olguda karaciğerde amip apsesi, iki olguda böbrek kisti, bir olguda batın içi yayılım ve bir olguda rüptür sonrası akut gelişen anafilaktik şok görüldü. Vertebral tutulum görülen iki hastada başka bir organdan yayılım sonucu gelişen sekonder spinal kist hidatik mevcutken, sadece bir hastada vertebral kistler primerdi. Vertebral tutulumu olan bu olguda tanı radyoloji ile konulamadı, cerrahi sırasında lezyon tanımlandı, serolojik olarak tanı konfirme edildi. Mümkün olan olgulara radyoloji hekimlerinin önerisi doğrultusunda girişimsel tedavi yöntemi olarak “PAIR” (ponksiyon, aspirasyon, enjeksiyon, reaspirasyon) uygulandı. PAIR uygulanan toplam beş (%33,4) olgu vardı. PAİR yapılmış olgular arasından sadece bir olguda nüks görülmüştür PAİR yapılmayan 10 olgu arasından ise iki olguda nüks görülmüştür (p=1,0). Aynı anda PAIR ve cerrahi tedavi uygulanan olgularda; PAIR uygulanan yer ile cerrahi uygulanan yer farklıydı. Cerrahi tedavi ile birlikte PAIR uygulanan iki olguda da PAIR karaciğerdeki lezyona uygulanmadı. Bu iki olgudan birinde retroperitoneal nüks gelişti. Olguların tamamında tedavi ile lezyon boyutunda küçülme olmasına rağmen üç (%20) olguda nüks görüldü. Bu olguların medikal tedavi süreleri belirgin olarak daha uzundu (36, 60 ve 80 hafta). Nüks görülen iki olguda önce karaciğer ve akciğerde lezyon varken sonrasında vertebraya da yayılım görüldü. Nüks görülen son olguda ise batın içinde yaygın yayılım görüldü. Hastaların yaşı, cinsiyeti, semptomları, ilk tanı alış şekli, yayılımı, komplikasyonları ve nüks durumu Tablo 2’de sunuldu.
Discussion
Klinik semptomlar kistin bulunduğu organa, büyüklüğüne, gelişen komplikasyonlara bağlı olarak değişmektedir[5, 14]. Olgularımızın büyük çoğunluğunda öksürük, ateş yüksekliği, karın ağrısı, kaşıntı gibi şikayetler bulunmakla birlikte elde uyuşma gibi ön planda kist hidatik düşündürmeyen semptomlar da mevcuttu.
Kist hidatik tanısında direkt grafi, USG, BT, MRG gibi radyolojik görüntüleme yöntemleriyle birlikte serolojik testler de kullanılmaktadır. Radyolojik görüntüleme sonucunda şüphelenilen olgulara primer tanıda mutlaka serolojik testler uygulanmalıdır. Uygulanacak bu serolojik testler ise mutlaka ELİSA, immün boyama veya immün-floresan antikor testi gibi hassas test yöntemleri olmalıdır[15]. Tanı hem radyolojik, hem serolojik olarak değerlendirilmelidir. Bu çalışmada olguların serolojik testleri sonucunda, 13’ünde (%86,7) kist hidatik hemaglutinasyon testi pozitif bulunmuştur. Bu olguların tamamında tanı radyoloji ile de değerlendirilmiş ve radyolojik olarak da pozitif bulgu vermiştir. Ülkemizden bildirilen bir seride vertebral tutulumu olan yedi olgunun dördünde sekonder, üçünde primer kist hidatik tespit edilmiştir. Vertebral tutulum görülen olguların çoğunlukla komşuluk yoluyla bulaşan sekonder kistler olup, çalışmamızda iki sekonder ve bir primer vertebral kist hidatik lezyonu saptanmıştır[16].
Organ tutulumu olan olgularda öncelikli tedavi cerrahidir; cerrahi tedavide amaç germinatif membranın ve perikistin beraber hasar görmeden çıkarılmasıdır. Fakat kistin lokalizasyonu ve invazyonuna göre parsiyel kistektomi yöntemi tercih edilebilir[17]. Preoperatif dönemde tedavinin, operasyon sırasında skolekslerin dağılımına bağlı komplikasyonları azaltabileceği ve nüks oluşmasını da azaltabileceği bildirilmiştir[3]. Çalışmamızda olguların tamamı albendazol tedavisi almıştır. Olguların yedisinde cerrahi ile, üçünde girişimsel radyoloji ile ve ikisinde girişimsel radyolojiye ek olarak cerrahi girişim ile kist boşaltılmıştır. Üç olguda rezidü kalan kistin yayılımına bağlı relaps görülmüştür.
Çalışmamızın kısıtlılıkları arasında olguların retrospektif olarak değerlendirilmiş olması ve olgularla ilgili tüm verilere ulaşılamaması sayılabilir.
Conclusion
Teşekkür: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı ve Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı’na teşekkür ederiz.
Etik
Hasta Onayı: Çalışma retrospektif dosya taramasıdır.
Yazarlık Katkıları
Konsept: Meltem Işıkgöz Taşbakan, Oğuz Reşat Sipahi, Tansu Yamazhan, Dizayn: Meltem Işıkgöz Taşbakan, Tansu Yamazhan, Hüsnü Pullukçu, Oğuz Reşat Sipahi, Veri Toplama veya İşleme: Serhat Uysal, Gülşen Mermut, Ayşe Uyan, Analiz veya Yorumlama: Serhat Uysal, Ayşe Uyan, Hüsnü Pullukçu, Meltem Işıkgöz Taşbakan, Literatür Arama: Serhat Uysal, Ayşe Uyan, Gülşen Mermut, Yazan: Serhat Uysal, Meltem Işıkgöz Taşbakan, Ekin Ertem, Sercan Ulusoy.
Çıkar Çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Çalışmamız için hiçbir kurum ya da kişiden finansal destek alınmamıştır.